Alman turistler Berçelan Yaylası’nı gezip, Mar Şalita Kilisesi’ni ziyaret etti

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Hakkari’nin turistlik bölgelerini gezmek maksadıyla gelen Alman turistler, 3800 rakımlı Berçelan Yaylası’nda tabiat yürüyüşü yaptıktan sonra Mar Şalita Kilisesi’ni ziyaret etti.

Seyahate çıkan Alman turist Jan Knorn, eşi Magdalena ve çocukları Lion (11) ve Antonia (5) ile Malatyalı tabiat tutkunu Ufuk Baba ve İstanbullu Yakut Öztürk isimli turistler, Hakkari’de kamp kurdu. Bir okulun bahçesinde karavanalarıyla kamp kuran yerli ve yabancı turistlere Hakkari Cilo Dağcılık Kulübü Lideri Hacı Tansu, eşi Safiye Nigar Tansu, çocukları Şevval ve Armanç Tansu rehberlik etti. Tabiat tutkunu Tansu ailesinin rehberliğinde dört mevsimin bir ortada yaşandığı 3800 rakımlı Berçelan Yaylası’na çıkan yerli ve yabancı turistler, program kapsamında birinci etapta Konak köyünde bulunan Nasturilere ilişkin Mar Şalita Kilisesi’ni ziyaret etti. Yıkılmak üzere olan kilisenin iç ve dış yerini gezen turistler, daha sonra Berçelan Yaylası’na gerçek hareket etti. Rengarenk çiçeklerin görsel şölene çevirdiği ve karların birçok noktada erimediği yaylada kahvaltı yapan turistler, daha sonra tabiat yürüyüşü yaptı.

Emekli olduktan sonra karavanada yaşayan tabiat tutkunu Ufuk Baba, aslen Malatyalı olduğunu ve İzmir’de ikamet ettiğini söyledi. Emekli olduktan sonra karavanada yaşamaya ve ülkeyi gezmeye başladığını tabir eden Baba, “Bu sene Hakkari bölgesini gezmeyi planladım. Artık buraya gelmekle ne kadar isabetli bir karar verdiğimi görüyorum. Yaklaşık 5 gündür buradayım. Her gün bir rotada gezintiye çıkıyorum. Hiçbir yere benzemeyen bir coğrafya var. Bilhassa bitki, böcek, kelebek ve kuş çeşitliliği tarafından çok varlıklı. Bölgede tahminen meseleler var fakat bölge için cennetten bir köşk diyebilirim” dedi.

“Kilise müdafaa altına alınmalı”

Berçelan Yaylası’na yürüyüşe çıktıklarını lisana getiren Baba, “Konak köyünde bulunan Nasturi kilisesini de gezdik. Harika bir yapı. Kendini bilmezler gömü uğruna burayı talan etmişler. Yıkılmak üzere. Böylesi bir yapıtın kesinlikle müdafaa altına alınması gerekir. Toplumsal medya hesaplarım üzerinden paylaşımlarımı gören arkadaşlarım buraları çok beğendi. Birinci fırsatta hepsinin buraya geleceğinden eminim” sözlerini kullandı.

“Burada korkulacak bir şey yok”

“Hakkarililerin misafirperverliği, gençlerin yardımseverliği beni sahiden çok etkiledi” diyen Baba, şöyle devam etti:

“Burayı herkese öneriyorum. Şahsen burada korkulacak ve çekinecek hiçbir şey görmedim. Burayı herkesin tanıması gerekir. Bilhassa dağcıların, bitki ve fotoğraf sanatkarları ve de motor tutkunlarının gelmesi gerekiyor. Boşu boşuna Avrupa’ya gidip çok para harcamaya gerek yok. Burada aramak istediğiniz her şey var. Ben şahsen çok mutlu kaldım.”

Almanya Berlin Üniversitesinde eşi üzere araştırma vazifelisi olan Jan Knorn da, çocukları için dünya tipine çıkmak için yaptıkları plan kapsamında seyahate Türkiye’den başladıklarını belirtti. Geçen yıl başladıkları cinsin bir ayağı olan Hakkari’ye geldiklerini söz eden Knorn, “Seyahat etmek öğrenmenin ve öğretmenin en uygun yoludur. Daha çok doğuya hakikat gitmeyi planlıyorduk lakin Türkiye daha büyük ve daha hoş geldi bize. Bu nedenle burada uzun müddet kalmaya karar verdik. Münasebetiyle 8 aydır Türkiye’de bulunuyoruz. Buradan İran üzerinden daha çok doğuya gerçek gideceğiz. Türkiye’nin doğusundan batısına ve Almanya’dan buraya kadar diyebilirim ki gördüğüm en hoş coğrafya Hakkari. Şimdi keşfedilmemiş Alpler olarak niteliyorum. Çok hoş, doğal ve yabanî bir yer. Bir coğrafyacı olarak diyebilirim ki buraya herkes gelmeli. Bir hafta daha burada kalmayı planlıyoruz” diye konuştu.

Hakkari’deki izlenimlerini de aktaran Knorn, “Berçelan Yaylası’nın havası çok pak. Konak köyünde eskiye dair hayat izleri var. Tarihi bir kilisesi ve etrafta tarım izleri var. Hoş bir yer lakin yaşanması bir o kadar da güç bir yer. Yöre halkı çok misafirperver. Buraların herkes tarafından gezilmesi gerekir” dedi.

“Hakkarililer çok misafirperver”

Ailesiyle seyahate çıktığını lisana getiren Lion Knorn ise, “Burada herkes çok konuksever. Almanya’ya hiç benzemiyor. Gittiğimiz her yerde bizi içeriye davet ediyorlar. Bize çay ve yiyecek hazırlıyorlar. Bence Almanlara göre çok daha misafirperverler. Almanya’da ise yalnızca merhaba derler ve otomobilinizi görünce güle güle derler. Türkiye’de en çok beğendim ise dürüm ve baklava oldu” halinde konuştu.